DÂRÜ’L-KELÂM / KELÂMÎ ARAŞTIRMALAR MERKEZİ

İSBÂT-I VÂCİB İHTİSAS KURUMU

İLMİ KELÂM’IN ÇEŞİTLİ ASIRLARDAKİ TANIMLARI

A) İmam-ı Azam Ebu Hanife: “Nefsin, (ebedi saadet yönünden) lehinde ve aleyhinde olan şeyleri bilmesidir.[1]

B) Seyyid Şerif Cürcani: “İlm-i Kelâm, Allah’ın zâtından, sıfatlarından, mebde’ ve meâd (başlangıç ve sonuç, yaratılış ve ahiret) itibariyle yaratılmışların (mümkinâtın, masnû’atın) hallerinden İslam kanunu üzere bahseden bir ilimdir.“[2]

C) Ömer es-Senûsi: “İlm-i Kelâm, uluhiyyet bahislerini, peygamberlerin gönderildiğini, onların bütün haber verdiklerinde doğru olduklarını ve buna bağlı olan hususları bilmekten ibarettir.“[3]

D) Ömer Nasuhi Bilmen: “İlm-i Kelâm, Allah Tealanın zâtından ve sıfatlarından, nübüvvet ve risalete dair meselelerden, mebde’ ve mead itibariyle yaratılmışların hallerinden İslam kanunu üzere bahseden bir ilimdir.“[4]

E) Seyyid Şerif Cürcani: “Kelâm ilmi kesin deliller kullanmak ve karşıt görüşlü kişi ve grupların ileri sürdüğü şüphe ve itirazları gidermek suretiyle, dînî esasları ispata güç kazandıran bir ilimdir.“[5]

F) İbn Haldun: “Kelâm akli delillerle inanç esaslarını savunmayı ve itikadi konularda selef’in ve Ehl-i Sünnet’in izlediği yoldan sapan bid’atçileri reddetmeyi kapsamına alan bir ilimdir.“[6]

G) Prof.Dr.Bekir Topaloğlu: “Yeni ilm-i Kelâm bütün şekilleriyle materyalizmi ve felsefi bir görüş olarak pozitivizmi reddeden, dine karşı yapılan biyolojik ve psikolojik tenkidleri (Darwinizm, Freudizm) cevaplandıran, yeni felsefi cereyanları eleştirdikten sonra müsbet ilimden de istifade ederek Allah’ın c.c. varlığını isbat eden, İslamın akaid konularını isbat ve izah ederek mukaddesatı savunan bir ilimdir.“[7]

Ğ) Kelâm İlmin’in isimleri; Fıkh-ı Ekber, Akaid, Kelâm, Tevhid ve Sıfat İlmi, Usulu’d-Din olarak sıralayabiliriz.[8]

Dipnotlar:

1] Ebu Hanife, Fıkhu’l-Ekber

2] Seyyid Şerif Cürcani, Et-Tarifat,”Kelam” ve “ilmu’l-Kelam” maddeleri

3] Muhammed b. Yusuf b. Ömer es-Senûsi, Hakaiku’s-Senûsi, İstanbul Üniv. Kütüphanesi nr.6270, A.Y.,2b

4] Allâme Ömer Nasuhi Bilmen, Muvazzah ilm-i Kelam Dersleri, Sayfa 3

5] Seyyid Şerif Cürnani, Şerhu’l-Mevakıf,Cilt I, Sayfa 23

6] İbn Haldun, Mukaddime, Cilt II, Sayfa 1073

7] Prof.Dr. Bekir Topaloğlu, Kelam İlmi Giriş, Damla Yayınları, İst. 2010, Sayfa 39

8] Bkz; “Prof. Dr. Bekir Topaloğlu, Kelâm İlmine Giriş, Damla Yayınları, İst. 2010, Sayfa 43-54; Prof.Dr. A. Saim Kılavuz, Anahatlarıyla İslam Akaidi ve Kelam’a Giriş, Ensar Yayınları, İst. 2012, Sayfa 369-372; Seyyid Şerif Cürcani, et-Tarifat’ın gerekli maddeleri…"

İLMÎ KELÂM’IN MERTEBESİ ve ÖNEMİ

Müteahhirin kelâmcıları bu ilmin,ilimlerin en şereflisi olduğunu söylemişler ve gerekçelerini şöyle sıralamışlardır:

1]Bu ilmin konusu çok geniş,meseleleri de Allah Teâlâ’nın zâtı,sıfatları ve fiileri gibi pek şerefli konulardır.Konusu şerefli olan ilmin,önemli bir ilim olduğu şüphesizdir.…

2]Gayesi -dünya ve ahiret mutluluğu elde etmek gibi- gayelerin en üstünü olan bir gayedir.

3]Kullandığı deliller hem doğru düşünebilen aklın hem de âyet ve sahih hadislerin kabul edebileceği delillerdir.[1]

4]Kelam ilmi “hakiki ilim“ özelliğini kazanmış bir ilimdir. Bu ilmin meselelerini oluşturan iman esasları ilk peygamberden günümüze kadar hiçbir değişikliğe uğramadan gelmiş,bütün peygamberler inanç konularında ittifak etmişlerdir. Halbuki diğer ilimlerde bazı değişiklikler görülmüştür.[2]

5]Diğer dini ilimler Kelâm ilmine dayanır. Çünkü Kelâm ilmi olmayınca,diğer dini ilimlerin varlığı düşünülemez.Her şeye güç yetiren,bilen,kitaplar indiren,peygamberler gönderen bir yaratıcının varlığı ispat edilmedikçe, tefsir, hadis, fıkıh, ahlak gibi ilimlerin varlığını düşünmek mümkün olmaz.

Dipnotlar:

1]Teftâzânî, Kelâm İlmi ve İslâm Akaidi, 100; Şerhu’l-Makâsıd,1. 11; Cürcânî, age, 1, 34-35.

2]Tehânevî, Keşşâf , 1, 38.

Bkz: Ana Hatlarıyla İslâm Akâidi ve Kelâm’a Giriş Prof.Dr.Ahmet Saim KILAVUZ Ensar Neşriyat İstanbul 2013

KELÂM İLMİNİN FAYDA ve GÂYESİ

Her ilmin kendine göre bir faydası ve hedef edindiği bir gayesi vardır. Bunları bilmek, insanı o ilmi öğrenmeye daha fazla teşvik eder. Elde edeceği faydanın önemine göre o ilme olan rağbet, dikkat ve ihtimâmı arttırır. Aksi halde,böyle bir işe başlaması dahi düşünülemez. Şayet bu husustaki bilgisi yanlış olursa, başka bir neticeye varacağından, belki bu netice maksadına uygun olmaz ve bu yolda yaptığı çalışma boşa gider. O halde, bir ilmi araştırmaya başlamadan önce, o ilmin gayesini ve ondan elde edebileceği faydayı bilmek gerekir.

Kelâm ilminin gayesi pek yüksek, faydası çok ve mühimdir. Bunlar çeşitli şekillerde şöyle özetlenebilir:

1) Bu ilmi iyi bilen bir kimse, her şeyden önce kuvvetli bir görüşe, üstün bir mantığa ve burhana(en sağlam deliller) sahip olur. Bu sayede ,taklitten(başkalarına bakarak inanmak durumundan), her inançın sebeplerini ve kuvvetli delillerini öğrenerek, tahkik ve yâkın derecesine ulaşır.

2) Bu fayda, Kelâm ilmini bilmeyenlere nazarandır. Çünkü bu gibilerden doğru yolu arayan kimselere, itikâd meselelerini ve delillerini güzelce öğreterek onları irşâd eder,aydınlatır. Görüşün de inat edenleri de kuvvetli deliller ortaya koyarak susturur.

3) Bu fayda, İslâm’ın esasına, temel prensiplerine bakılarak tespit edilmiştir. Çünkü Kelâm ilmi, dinin esâsını teşkil eden akideleri, bâtıl yola giden sapıkların ileri sürdüğü şüpelerle sarsılmaktan korur.

4)Bu fayda ise,İslâmî ilimlere kıyasladır. Zira bütün dinî ilimler, Kelâm ilmine dayanır. Çünkü, Âlîm ve Kâdir olan, kâinatı yaratan bütün insanlara ilahi kitaplar ve peygamberler gönderen Allahu Teâlâ’nın varlığı bu ilim vasıtasıyla ispât edilmeden Tefsir, Hâdis, Fıkıh ve usûlleri gibi İslâmi ilimlerin vücûda gelmesine imkân yoktur.

5)Yapılan ameller niyete göredir. Niyetin sağlamlığı ve kuvveti ise, imân kuvvetiyle olur. O halde kuvvetli itikâd niyeti ve sonuç olarak ameli kuvvetlendirir. Amel ile ilgili olan bu fayda da ,Kelâm ilmini çok iyi öğrenerek kuvvetli ve sağlam bir inanç sahibi olmakla elde edilir.

…Kelâm ilmin de asıl gaye; delilleri gözler önüne sermek ve şüpheleri yok etmek suretiyle dinî inançları isbat etmek ve onları korumaktır.

Kaynak:

İslâm İnançları Tevhîd ve İlm-i Kelâm Doç. Dr. Ali Arslan AYDIN Dila Yayıncılık-İstanbul 2005 8. Baskı Sayfa:51 ,52 *]Günümüz Türkçesine çevrilmiştir.

İLM-İ KELÂM’IN NAKİL’DEN SONRA TEMELİ OLAN AKLA HADîS-İ ŞERİFLER IŞIĞINDA BAKIŞ

Peygamberimiz (sav) şöyle buyuruyor: “Kişiyi ayakta tutan aklıdır. Aklı olmayanın dini de yoktur.” buyurmuşlar.[1]

Hz. Aişe (ra) bir gün Peygamberimiz’e (sav) sordular: “Ya Resulullah insanlar dünyada ne ile üstünlük kazanırlar?” Peygamberimiz (sav) cevap verdi: “Akıl ile..” Hz. Aişe sordu: “Herkesin kıymeti ameliyle ölçülmez mi?” Peygamberimiz (sav) cevap verdi: “Ya Aişe! Onlar akıllarından fazla bir şey yapabilirler mi? Allah’ın onlara verdiği akıl nispetinde ibadet ederler. Ondan sonra da amelleri nispetinde mükafatlandırılırlar.”[2]

İbn-i Abbas’dan (rh) ki, Resulullah buyurdular: “Her şeyin bir aleti vardır: Müminin aleti akıldır. Her şeyin bir biniti vardır. Kişinin biniti akıldır. Her şeyin bir direği vardır. Dinin direği akıldır. Her kavmin bir dayanağı vardır. İbadetin dayanağı akıldır. Her kavmi bir çağıran vardır. Alimi ibadete çağıran akıldır. Her şeyin bir tamirci ustası vardır. Ahiretin tamircisi akıldır. Herkesin kendisinden sonra unutulmayacak bir eseri vardır. Sıddıkın eseri akıldır. Her yolcunun bir çadırı vardır. Müminin çadırı akıldır.”[3]

“En akıllınız, Allah’tan çok korkanınızdır. En iyiniz Allah’ın emir ve yasaklarına riayet edeninizdir. Her ne kadar nafile ibadetleriniz az bile olsa.”[4]

Hz. Enes’ten rivayet edilen bir hadiste: “Biri Resulullah’ın (sav) huzurunda birisini övdü. Peygamberimiz (sav): ‘Bu adamın aklı nasıldır?’ diye sordu. Sahabeler cevap verdi: ‘Ya Resulullah biz bu adamın iyiliklerinden ve ibadetlerinden bahsediyoruz. Siz aklını mı soruyorsunuz?’ dediler. Peygamberimiz (sav):‘İnsanlar ahmaklığı ile günahkarlardan daha büyük hatalara düşerler. İnsanların yarın kıyamet gününde mertebeleri akılları nispetindedir.[5]

İnsan aklı gibi, hidayete eriştiren ve felaketten kurtaran bir şey kazanmadı. İşitmediniz mi, facirler cehenneme atıldıklarında ‘Biz aklımızı kullanmış olsaydık bu cehenneme düşmezdik’[6] diye pişmanlık gösterisinde bulunacaklardır’[7]

İşte Aklın bu öneminden dolayı Peygamberimiz (sav) “Allah akıldan daha değerli bir şey yaratmamıştır”[8]

Ve son olarak Hz. Ali (ra): “İnsanı, şeref ve izzet sahibi yapan üç şey vardır. Bunlar: Akıl, din ve ilimdir” der.[9]

Kaynaklar:

1] Camiü’s-Sağir, 4: 528 (H. No:6159

2] Gazali, İhya, 1/213

3] Gazali, İhya, 1/213

4] Gazali, İhya, 1/214

5] İhya-ı Ulum, Gazali, 1/211

6] Mülk Suresi, 10

7] Maverdi, Ebu’l-Hasen Ali bn. Muhammed, Edebü’d-Din ve’d-Dünya (Beyrut-Lübnan, 1979), s. 2

8] Gazali, İhya, 1/217

9] Maverdi, Edebü’d-Din ve’d-Dünya, s. 4, 11

Gönüllü Ol